Cağaloğlu Semtinin İsmi Nereden Geliyor?

Cağaloğlu Semtinin İsmi Nereden Geliyor

İstanbul’un eski ve önemli semtlerinden olan Cağaloğlu’nun ismi İtalyan asıllı Cığalazade Yusuf Sinan Paşa’dan geliyor. 16. yüzyıl sonlarında kısa bir süre sadrazamlık da yapan Yusuf Sinan Paşa, aynı zamanda Enderun’un yetiştirdiği önemli Osmanlı münevverlerinden. Paşanın, Cağaloğlu’nda bir saray ve hamam inşa ettirmesinin ardından, halk arasında Cığalazade olarak anılmaya başlanan semtin ismi zamanla Cağaloğlu’na dönüşmüş. Kendisinden günümüze kalan en önemli eser, İstanbul’un ünlü Cağaloğlu Hamamı.

Evliya Çelebi’den öğrendiğimize göre Cağaloğlu, Osmanlı devrinde idareci, asker ve ulemâ gibi kibar [1](ekâbir) konaklarının yer aldığı bir semt. Cağaloğlu’nun zaman içinde bu hüviyeti kazanmasında devletin yönetim merkezi olan Bâb-ı Âli’ye yakın oluşunun önemli payı olmuş; Cağaloğlu yokuşu, Bâb-ı Âli yokuşu olarak anılmış. Resmî haberlerin seri bir şekilde gazete bürolarına ulaştırılabiliyor olmasıyla 1850’lerden sonra İstanbul’un basın merkezi haline dönüşmesi, yine bu yakınlıkla ilgili olmalı. Cumhuriyetin ilanından sonra Bâb-ı Âli basın ile özdeşleşen bir sözcük olmuş. Semtin, İstanbul’un tarihinde sokaklarında gece aydınlatmasının yapıldığı ilk muhitlerden olduğu bilgisini de ekleyelim.

Cığalazade Yusuf Sinan Paşa Kimdir?

Asıl adı Scipione olan Yusuf Sinan Paşa, Cenovalı bir denizci olan Kont Cigala’nın oğlu. 1544 yılında Sicilya’nın kuzeyinde bulunan Messina’da dünyaya gelmiş. Babası Habsburg İmparatoru Şarlken’in (V. Karl) hizmetinde olan Visconte di Cicala adlı eski bir korsan.

Yazılanlara göre, Kont Cigala deniz seferlerinde esir edilen bir Türk kızı ile evlenir ve Scipione bu evlilikten doğar. 1560 yılındaki yılında Tunus açıklarındaki Cerbe Savaşı’nda babası ile birlikte Cezayirli korsanlara esir düşerek Osmanlı başkentine getirilirler. Scipione saraya alınır ve İslam dinini kabul ederek Yusuf Sinan adını alır. Babası ise Yedikule Zindanı’na hapsedilir. Babasının akıbeti ile ilgili bilgiler muhtelif. Bir kaynağa göre (İlber Ortaylı’nın Milliyet Gazetesi makalesi) baba Kont Cigala’nın fidyesini ödeyerek geri döndüğünü, bir diğer kaynağa göre (Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi) ise 1564’te Yedikule Zindanı’nda ölmesinin ardından Galata’da sonradan Gülnûş Emetullah Camii’ne çevrilen San Francesco Kilisesi’ne [2] gömüldüğünü öğreniyoruz.

Sinan Paşa’nın 20 yaşında, Enderun Mektebi’nde eğitimine başladığında zaten iyi yetişmiş ve bilgili bir genç olduğu biliniyor. Sarayda mareşalliğe eşit bir makam olan silahtarlığa kadar yükselmesinin ardından kapıcıbaşılığa getirilir. Mihrimah Sultan’ın torunu ile evlenince bahtı açılır ve yeniçeri ağalığına kadar yükselir. Bulunduğu devlet makamlarında Cığalazade lakabıyla anılır.

Cığalazade Yusuf Sinan Paşa, hayatının son dönemine doğru I. Ahmed tarafından İran seferiyle görevlendirilmiş (1604). Ancak Urmiye gölü civarında Safevilere karşı verdiği savaşta önemli bir bozguna uğramış ve bu savaşta yaklaşık 30.000 kayıp verilmiş. Cigalazâde yenilmesine rağmen yanındaki az bir kuvvetle Diyarbakır’daki kışlağına gelmiş. Bir süre sonra, Diyarbakır’da 59 yaşında vefat etmiş.

Açıklamalar:

1. Kibār ve Ekâbir Arapça kbr kökünden geliyor. 
Türkçede aynı kökten kullandığımız sözcüklere birkaç örnek:
Kibar: büyük, şerefli
Ekâbir: en büyükler, önde gelenler
Kebir: büyük, ulu
Ekber: daha büyük, en büyük (Allah-u Ekber)
Kibir: büyüklük, azamet
Tekbir: yüceltme
2. San Francesco Kilisesi
Gayrimüslimlerin çoğunluğunu oluşturduğu Galata semtinin nüfus yapısı, 1696’daki büyük yangının ardından önemli bir değişliklik geçirir.Yangının ardından, semtin en önemli Katolik yapısı olan San Francesco Kilisesi ve Manastırı'nın yeniden yapımına izin verilmez. Bu yapının yerine, II. Mustafa’nın annesi Gülnûş Valide Sultan tarafından Galata’nın ilk ve tek valide sultan camisi ve bir de çeşme inşa edilir. 
Paylaş