Büyükada Splendid Palas Hotel

Spilendid Palas Hotel Büyükada

İskelede inince birkaç adım sonra bir saat kulesine gelirsiniz. Sağdan yokuş boyunca devam ederseniz, biraz ilerde solda, kırmızı renkli panjurları ile kocaman bir ahşap bina karşılar sizi. Başınızı kaldırıp yukarı doğru bakmayı ihmal etmeyin; çatının iki yanında birer gümüş kubbe belirir hemen. Üzerlerinde kırmızı beyaz bayraklar dalgalanır. Bayılırım o kubbelere!

Bahçesinde sağlı sollu birer kafe var. Geçiniz onları bir çırpıda. Hemen önünüzde hoş bir merdiven karşılar sizi. Merdiveni çıkınca, otelin girişinin bulunduğu bir terasa gelirsiniz. Kapıdan içeri girip, buram buram tarih kokan eski resepsiyonu ve lobiyi seyredin mutlaka. Görevliler nazik insanlar, çekinmeyin hoş karşılanırsınız.

Teras öğleden sonraları güneşli ve sıcak olur. Yaz ayları için en iyi vakit gün batımı sonrası. Servis harika. Bir kulüp sandviç mesela, üzerine bir kahve ya da belki kızarmış patates, yanında buz gibi bir bira. Hava kararınca Şehir Hatları vapurları geçer önünüzden ışıl ışıl, seyrine doyum olmaz. Ne diyeyim; bundan iyisi Şam’da kayısı.

Hikâye söyle başlıyor:

Sakızlı Müşir Kazım Paşa ve kardeşleri, babalarının ölümünün ardından doğup büyüdükleri Sakız’dan ayrılarak, 19. yüzyılın ikinci yarısında İstanbul’a gelmişler. Kazım Paşa’nın Osmanlı ordusunda müşir/generalliğe kadar uzanan parlak bir kariyeri olduğu biliniyor. 1909’da emekliye ayrılmış.

Avrupa seyahatlerinde gördüğü oteller, mimarilerinin yanısıra ticari yönleriyle de etkilemiş Kazım Paşa’yı. 1911’de yanan Büyükada Giacomo Oteli’nin bulunduğu araziyi satın alıp, buraya Fransa’da Cannes’da gördüğü ve halen de Splendid adını taşıyan otele benzer şimdiki oteli inşa ettirmiş. Bu detayı bilmezdim, Cannes’daki oteli araştırıp buldum. Resmini galeriye ekledim.

Kârgir üslupla başlayan inşaat, Mimar Kaludi Laskaris Kalfa’nın tavsiyeleriyle ahşaba döner. Bir rivayete göre depremden korkan Kalfa, Kazım Paşa’yı binayı ahşap yapmaya tavla oynayıp, kazanarak ikna eder. Bu rivayet doğruysa, Türk mimarlık tarihinde tavlanın kerameti araştırılmaya değer bence.

Bunun ardından paşa bu mekânı, eski Tokatlayan Oteli’nde garsonluk yapan Dikran, Onnik ve Tavit Beylere kiralar. Bu üç ortak otele “Splendid” adını verir. Kazım Paşa, genel çizgileriyle Fransız apartmanlarını andıran, ilk katı taş, diğer katları ahşap olan bu yapıya bugün gördüğümüz iki kubbeyi ilave ettirir.

Ratzkowski ve H. Mocel gibi ressamların tabloları otelin duvarlarını süsler. Gümüş kaplama ve kristal takımlar, Paris’teki Christophle [1] mağazasından alınır. Porselen tabak, çanak takımları Limoges’den [2] getirtilir. Lion’dan hasır koltuklar, odalardaki yatak, gardrop ve başucu sehpaları, İstanbul’daki Avusturya-Osmanlı Mefruşat Mağazası’ndan (Austro-Ottoman d’Ameublements) alınır. Adada elektrik bulunmadığından sıcak su, asansör ve aydınlatma için bir gaz jeneratörü çalıştırılır.

Otel, o yıllarda Batı dillerinden geçen ve “s” harfi ile başlayan pek çok ithal sözcükte olduğu gibi, “İsplandit” olarak anılır. 1914 öncesinde İstanbul’un en saygın mekânlarından biri olur, çoğunlukla gayrimüslim müşteriler için düzenlenen geceler ve balolara ev sahipliği yapar.

Bina, bir harbiye mensubuna ait olduğundan, savaşlarla geçen yıllar boyunca sıklıkla askeriyenin emrine verilir. Balkan Savaşları sırasında, hastaneler yeterli olmaz ve otel geçici olarak bu amaçla kullanılır. Bu günlerde binaya yüzlerce yaralı sevk edilir, erlerin elbise ve sıhhi ihtiyaçları için Osmanlı Kızılay’ı (Hilal-i Ahmer Cemiyeti) Bab-ı Âli’den yardım ister.

I. Dünya Savaşı’nın başlamasıyla işler bozulunca, işletmeciler oteli açmak için aldıkları borcu ödeyemeyecek duruma düşer. İcra işlemi başlatılırsa da Kazım Paşa’nın müdahalesiyle otelin o güzelim eşyaları kurtulur. Yahya Kemal, savaş başladığında otelin tek düzenli müşterisidir, fakat buna rağmen, bu tek müşteriye bile duyulan saygıdan otel kapılarını kapatmaz.

Splendid Palas Oteli’nin ev sahipliği yaptığı en anlamlı etkinliklerden biri de 9 Ekim 1921 tarihinde savaş malulü gaziler yararına verilen yemek olur. Davetiye ve konser programı da bastırılan gecede Darülelhan Fasıl Heyeti [3] sahne alır.

Devam eden yıllarda gazete ilanları başlar. Bunlardan birinde, Avrupa ve Şark mutfağı, salon orkestrası ve cazbandıyla beş liradan itibaren tam pansiyon verilen hizmetten söz edilir: “Aileler ve uzun müddetle ikamet için hususi tarife. Bir evi kiralamadan evvel Splendid Otel’in fiyatlarını tedkik ediniz.”

1930’larda Splendid Palas bir hayli renklenir. Arnoldi Zirkin ve Arnoldi Caz Salonu Orkestrası Büyükada akşamlarını hareketlendirir. 1931’de Şark Demiryolları Memurin Cemiyeti, memurlarına bir vapur gezisi yaptırır. Akşam yemeği için Splendid’e gelinir, yenili, içilir ve dans edilir. Aynı yıl içinde bina, elektrik motorunun gaz borusunun patlamasıyla çıkan bir yangını atlatır.

Otel, yapılan tadilatın ardından yemek salonu, nişan merasimi gibi etkinliklere ev sahipliği yapar hale gelir. 1929 senesinde Büyükada’ya gelen Gazi Mustafa Kemal akşam yemeğini burada alarak geç saatlere kadar otelde kalır. 1934’ün bir konuk listesinde yine Gazi Mustafa Kemal vardır. Cemal Granda’nın anılarında söz ettiği, Mustafa Kemal Paşa’nın dans ettiği ve ettirdiği bu ziyaret 31 Ağustos’un sabah saatlerine kadar sürer.

Otel yapıldığından beri aynı ailenin mülkiyetinde. 6. nesil tarafından aile geleneği olarak işletiliyor. Türkiyede 1. derecede tarihi eser statüsünde olan ve orijinalliği ilk günkü özeliklere sadık kalınarak işletilen tek otel diye geçiyor. Yolunuz Büyükada’ya düşerse ihmal etmeyin.

Splendid Palas Hotel Resimler

Splendid Palas Hotel - Merdivenler
Splendid Palas Hotel – Merdivenler
Splendid Palas Hotel - Teras
Splendid Palas Hotel – Teras
Splendid Palas Hotel - Resepsiyon
Splendid Palas Hotel – Resepsiyon
Splendid Palas Hotel - Eski Resepsiyon
Splendid Palas Hotel – Eski Resepsiyon
Splendid Palas Hotel - Lobi
Splendid Palas Hotel – Lobi
Splendid Hotel Fransa / Cannes
Splendid Hotel Fransa / Cannes
Splendid Palas Hotel İlan Posteri
Splendid Palas Hotel İlan Posteri
İstanbul’un İşgali Sırasında Splendid Palas
İstanbul’un İşgali Sırasında Splendid Palas
1 - Kuyumcu Charles Christofle (1805-1863) tarafından 1830 yılında kurulmuş. Kral Louis Philippe ile Orleans Ailesi’nin resmi üreticisidir.

2 - Limoges porseleni, 18. yüzyılın sonlarından itibaren Fransa’nın Limoges kenti ve çevresindeki fabrikalar tarafından üretilen sert hamurlu porselenler.

3 - Dârülelhan, hem Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinin hem de yeni kurulmuş olan Türkiye Cumhuriyeti’nin müzik alanındaki okulu olarak faaliyet göstermiş. Türk müziğinin özellikle aktarım, nazariyat ve icra geleneğinde dönüşümlerin yaşandığı bir süreçte, değişmenin modern eğitim kurumları eliyle yeniden inşa edilmesi ve Türk müziği eğitiminin kurumsallaşması ihtiyacı ve fikri gündeme gelmeye başlamış. 1916 yılında eğitim faaliyetlerine başlayan, 1923 yılında yeniden yapılandırılan Dârülelhan’a; Türk müziğini ve dönemin müzikal beğenisini şekillendirme hususunda önemli bir misyon yüklenmiş.
Paylaş